Alparslan Türkeş fotoğrafları... Milliyetçi Hareket Partisi kurucu genel başkanı Alparslan Türkeş'in bugün ölüm yıldönümü. 4 Nisan 1997'de vefat eden Alparslan Türkeş, Millet ve ülkemizi bölüp yıkmak isteyen her türlü yabancı ideoloji zehirlerinin panzehiri Türk milliyetçiliği ideolojisidir." diyerek siyasal yaşamını şekillendiriyor, ve 1965'te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılarak, siyasi yaşamını başlatıyor. Alparslan Türkeş'in ölümünün üzerinden 21 yıl geçti. İşte Alparslan Türkeş'in siyasi ve özel yaşamına dair daha önce hiç görmediğiniz fotoğrafları..
Alparslan Türkeş 'in daha önce görmediğiniz bu fotoğrafları, Türkeş'in özel ve siyasi yaşamına dair ışık tutuyor. Millet ve ülkemizi bölüp yıkmak isteyen her türlü yabancı ideoloji zehirlerinin panzehiri Türk milliyetçiliği ideolojisidir." diyerek siyasal yaşamını şekillendiren ve 1965'te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılarak, siyasi yaşamını başlatan Alparslan Türkeş'in ölümünün üzerinden 21 yıl geçti.
1917'DE LEFKOŞA'DA DÜNYAYA GELDİ
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Kayseri'nin, Pınarbaşı İlçesi'nin Yukarı Köşkerli Köyü'nde meskun Avşar Obaları'ndan Koyunoğlu ailesi 1860 yılında, toprak meselesi yüzünden yaşanan kavganın ardından Sultan Abdülaziz'in fermanıyla Kıbrıs'a sürgün edildi.Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve eşi Fatma Zehra Hanım'ın oğlu "Ali Arslan " 25 Kasım 1917'de Lefkoşa'da dünyaya geldi. Ali Arslan adı orta öğretim yıllarında öğretmeni Osman Zeki Bey tarafından, "Sultan Alpaslan'a denk bir yiğit Türk ol", diyerek "Alparslan" olarak değiştirildi. Kıbrıs, İngiliz işgali altındayken Türkeş ailesi varlıklarını satarak, 1933'te Türkiye 'ye döndü.
İstanbul'a yerleşir yerleşmez Kuleli Askeri Lisesi'ne kayıt olan Türkeş, okulu asteğmen olarak bitirdikten sonra Ankara'da Harp Akademisi'ne başladı. Türkeş, 1938'de teğmen sıfatıyla Harbiye'den mezun oldu.1940'ta Isparta'da Muzaffer Ana ile evlenen Alparslan Türkeş 'in Ayzit, Umay, Selcen, Sevenbige ve Yıldırım Tuğrul adında dört çocuğu oldu. İlk eşini 1974'te kaybeden Türkeş'in, 2 yıl sonra evlendiği Seval Türkeş'le Ayyüce ve Ahmet Kutalmış isminde iki çocuğu daha dünyaya geldi.
Alparslan Türkeş , 3 Mayıs 1944'te yapılan ve "Büyük Yürüyüş" olarak adlandırılan gösterinin ardından çok sayıda kişiyle "Türkçülük-Turancılık" davasında yargılandı. O dönem üsteğmen olan Alparslan Türkeş, "vatan hainliği" suçlamasıyla 9 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı ve 1 yıl hücre hapsi yattığı için tahliye edildi. Bu davada çıkan karar daha sonra Askeri Yargıtay tarafından bozuldu, Türkeş beraat etti.
Türkeş, 1947'den itibaren 15 Türk subayıyla ABD Kara Harp Akademisi ve Piyade Okulu'nda 2 yıl süreyle eğitim aldı. Ardından Türkiye 'ye dönen Alparslan Türkeş , 1951'de kurmaylık sınavını kazandıktan sonra 1955'te Harp Akademisi'nden Kurmay Binbaşı olarak mezun oldu. Dış görev için yapılan sınavı kazanan Türkeş, Pentagon'daki NATO Türk Temsil Heyeti üyeliğine atandı. Türkeş aynı dönemde ABD'de ekonomi eğitimi de aldıktan sonra 1957'de bir kez daha yurda döndü. 1959'da Almanya'ya, Atom ve Nükleer Okulu'na gönderilen Türkeş, bu okulu basarıyla bitirdikten sonra kurmay albay sıfatını aldı.
Türkeş, 27 Mayıs 1960'a kadar Avrupa'da muhtelif NATO toplantılarında Türk Genelkurmayı Temsilcisi olarak bulundu. Tarihler 27 Mayıs 1960'ı gösterdiğinde, Milli Birlik Komitesi'nin (MBK) ülke yönetimine el koyduğunu Türkiye onun sesinden öğrendi.
Radyoda ordunun bildirisini okuyan Kurmay Albay Alparslan Türkeş , ihtilalin ardından kurulan hükümette Başbakanlık Müsteşarı oldu. Bu görevi sırasında Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet İstatistik Enstitüsü ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü'nü kurdu.
Milli Birlik Komitesi üyeleri kendi içlerinde anlaşmazlığa düşünce, aralarında Türkeş'in de bulunduğu MBK'nın 14 üyesine, ordudan emekli edildikleri ve görevlerine askeri ataşe olarak devam edecekleri Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel imzalı bir emirle iletildi.
Bu 14 isim, 13 Kasım 1960'ta zorla evlerinden alınarak sürgüne gönderildi. Türkeş, 19 Kasım'da Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'ye Büyükelçilik Müşaviri sıfatıyla gidip burada 2 buçuk yıl kaldıktan sonra 23 Mart 1963'te Türkiye 'ye döndü. Dava arkadaşlarıyla parti kurma hazırlıklarına başlayan Türkeş, ilk adımı Huzur ve Yükseliş Derneği'ni kurarak attı.
Ancak kısa süre sonra Talat Aydemir'in yürüttüğü darbe girişimine katıldığı iddiasıyla tutuklandı. Bir kez daha hapse giren Türkeş, Mamak Cezaevi'nde 4 ay hücrede hapis yattı. Bu davanın sonunda Türkeş bir kez daha beraat etti.
SİYASET YILLARI
"Millet ve ülkemizi bölüp yıkmak isteyen her türlü yabancı ideoloji zehirlerinin panzehiri, Türk milliyetçiliği ideolojisidir." diyerek siyasal yaşamını şekillendiren Alparslan Türkeş , 1965'te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne (CKMP) katıldı. Türkeş, 30 Temmuz 1 Ağustos 1965'teki genel seçimlerden önce Kızılay'daki Büyük Sinema'da, Gökhan Evliyaoğlu'nun divan başkanlığını yaptığı CKMP Genel Kurulu'nda Genel Başkanlığa seçildi.
Alparslan Türkeş , 10 Ekim 1965 seçimlerinde Ankara milletvekili olurken partisi yüzde 2,2 oy alarak "Milli bakiye" seçim sistemi ile 11 milletvekili çıkardı.17 Mart 1966'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde Alparslan Türkeş, genelkurmay başkanlarının cumhurbaşkanı olmaları geleneğini bozmak için adaylığını koysa da Cevdet Sunay cumhurbaşkanı oldu. Başbakan yardımcısı oldu
Türkeş, 1969'da partinin amblemini üç hilal olarak değiştirdi ve o yıl Adana milletvekili olarak bir kez daha seçildi. Süleyman Demirel liderliğinde 1975-1977 dönemlerinde kurulan koalisyon hükümetlerinde başbakan yardımcılığı ve devlet bakanlığı yapan Türkeş, Sovyetler etkisine karşı, üniversitelerde seminerler verdi ve az sayıda gençle başlayan buluşmaları, giderek kalabalıklaştı
"BAŞBUĞ" TÜRKEŞ
Milliyetçiler tarafından "Başbuğ" adıyla anılmaya başlanan Alparslan Türkeş , bundan sonra doğal lider olarak kabul gördü. Ancak tarihler 12 Eylül 1980'i gösterirken Türk Silahlı Kuvvetleri bir kez daha yönetime el koydu. Türkeş, darbeden 3 gün sonra teslim oldu. Bir ay Uzunada'da, 4,5 yıl Mevki Hastanesi'nde tutulan ve 218 ülkücüyle idamı istenen Türkeş, bu davadan beraat etti.1985'te tahliye edilen Alparslan Türkeş, 1987'deki referandumla siyasi yasağının kalkması üzerine Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) Genel Başkanlığına seçildi.
GİRDİĞİ SON SEÇİM
Türkeş, bu kez Yozgat Milletvekili olarak 1991'de TBMM'ye girdikten bir yıl sonra MÇP'nin adını Milliyetçi Hareket Partisi (MHP ), amblemini de üç hilal olarak değiştirdi. Alparslan Türkeş , 1995 seçimlerinde MHP'nin örgütlenmesinde büyük önemi olan Adana'dan aday olsa da MHP yüzde 10 barajına takıldı ve Meclis'e giremedi. Bu, Türkeş'in girdiği son seçim oldu.
BAŞBUĞ'A VEDA
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş , 4 Nisan 1997 Cuma günü geçirdiği kalp krizi sonucu Ankara'da yaşamını kaybetti. 80 yaşındaki Alparslan Türkeş, 74 yıllık Cumhuriyet tarihinin son 55 yılının önemli dönemeçlerine damgasını vurdu. Yaşamını milliyetçilik ülküsüne adayan Türkeş'in ölümü, Türkiye 'de ve Türk dünyasında büyük üzüntü yarattı. Alparslan Türkeş için 8 Nisan 1997 Salı günü düzenlenen cenaze törenine yoğun bir katılım oldu.
Alparslan Türkeş 'i son yolculuğunda yalnız bırakmak istemeyen ülkücüler, gerek yurt içinden gerekse yurt dışından Ankara'ya akın etti. Türkeş'in cenazesine katılmak için gelenlerin yoğunluğu ve kar yağışı nedeniyle 8 Nisan 1997 günü sabaha karşı Eskişehir, Samsun, Konya ve İstanbul yolları tıkandı.
Alparslan Türkeş 'in cenazesi Beşevler'deki anıt mezara defnedildi. Granit mermerden hazırlanan mezar taşında Türkeş'in doğum tarihi 1917 olarak yazılırken, ölüm tarihi ise boş bırakıldı. Türkiye 'nin tüm illeri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kırım, Balkanlar ve Türkistan'daki Hoca Ahmet Yesevi'nin türbesinden getirilen topraklar Türkeş'in mezarına konuldu.
MÜCADELESİ VE FİKİRLERİ YAŞATILIYOR
Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye 'yi yeniden inşa edeceğiz", "Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dava başarıya ulaşamaz", "Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır." sözlerinin sahibi Türkeş'in en büyük mirası olan MHP , bugün de kurucu genel başkanının çizgisinde mücadelesini sürdürüyor. Türkeş'in "Dokuz Işık" doktrini ise milliyetçilerin yol haritası olmaya devam ediyor.
DOKUZ IŞIK DOKTRİNİ
Alparslan Türkeş 'in doktrini, "Milliyetçilik, Ülkücülük, Ahlakçılık, Toplumculuk, İlimcilik, Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik, Köycülük, Gelişmecilik ve Halkçılık, Endüstricilik ve Teknikçilik" olarak dokuz ana ilkeye dayanıyor.Merhum Türkeş, Dokuz Işık doktrininde şu ifadelere yer veriyor: "Amacımız, milli sınırlarımızın içinde yaşayan yurttaşlarımızı, hiçbir ayırım yapmaksızın, din, mezhep ve ırk farkı gözetmeksizin kucaklamak, sevmek, insanca yaşama şartlarına kavuşturmaktır. Millet ve ülke bütünlüğümüzü bölücü, her türlü sınıfçı, mezhepçi ve ırkçı sistemlerin amansız düşmanıyız..."
TUĞRUL TÜRKEŞ BABASI ALPARSLAN TÜRKEŞİ ANLATTI:
"1960 ihtilali sonrasında Hindistan'a sürgüne gittik. Adı büyükelçilik nezdinde 'idari ataşe'ydi. 2-2,5 yıl Hindistan'da yaşamak zorunda kaldık. Babamın, ülkeden zorla dışarıya yollanmış olmak çok ağrına gitti. Orada, kafese kapanmış aslan gibi, evin içinde adeta hapishanede gibi dolaşırdı" - "(1980 askeri darbesi) İhtilal mantığı içinde bir yönetim oluştuğu anlaşıldıktan 48 saat sonra teslim olmaya karar verdi. Ankara'da Gaziosmanpaşa'da eskiden yaşadığımız evimiz vardı. Sabah orada buluştuk, sokağa çıkma yasağı vardı. Merkez Komutanlığını aradık, Türkeş telefonda kendini tanıttı ve 'Teslim olmak istediğini' söyledi"
"Ben elini öptüm, vedalaştık. Kendisi indi aşağı kapıdan, elindeki çantayı aldılar, arabaya bindirdiler. Oradan alıp götürdüler. Ben, o evden hareket edip gittiği an itibarıyla hem yerli hem yabancı basına telefon ederek, Türkeş'in teslim olduğunu haber verdim" - "Anne, baba kaybı, önemli kayıptır insanın hayatında, yaşı ne olursa olsun. Türkeş, Hakk'ın rahmetine kavuştuğunda 80 yaşındaydı ama tabii ki insan ister istemez bazı olaylarda 'Keşke burada olsaydı, bunu görseydi, bu konuda ne düşünürdü' gibi zaman zaman hatırlıyorsunuz"
MHP 'nin kurucu Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş 'in oğlu Tuğrul Türkeş , "1960 ihtilali sonrasında Hindistan'a sürgüne gittik. Adı büyükelçilik nezdinde 'idari ataşe'ydi. 2-2,5 yıl Hindistan'da yaşamak zorunda kaldık. Babamın, ülkeden zorla dışarıya yollanmış olmak çok ağrına gitti. Orada, kafese kapanmış aslan gibi, evin içinde adeta hapishanede gibi dolaşırdı." dedi.
Vefatının 21. yılında babası Alparslan Türkeş 'i AA muhabirine anlatan Tuğrul Türkeş , babasının siyasette çizdiği sert imajının aksine, evine ve çocuklarına çok düşkün olduğunu belirtti. Alparslan Türkeş'in, yoğun siyasetin içindeyken dahi çocuklarının her şeyiyle ilgilendiğini anlatan Türkeş, "Torunlarına daha da düşkündü. Onların iyi yetişmesi için gayret sarf ederdi. Onları takip ederdi." ifadesini kullandı.
Bugün hemen her siyasi yapıda, kökeninde ülkücülük olan, "Başbuğ" Türkeş'in rahle-i tedrisatından geçmiş pek çok kişi bulunduğuna işaret eden Türkeş, şunları söyledi:
"Türkiye 'nin geleceğine yönelik öngörüleri, projeleri olan ve Türkiye'nin geleceğinin daha iyi olması için sürekli çaba sarfeden bir insandı. Günlük siyaset yapmazdı. 'Bugünün gündemine şunu söyleyim, bunu söyleyim.' Böyle bir insan değildi. Daha çok ileriye yönelik, siyaset içerisinde Türkiye nereye gidiyor, nasıl gitmeli, ne olmalı, ekonomiden sağlığa, eğitime her konuda fikirleri olan ve bunları da öncelikli olarak gençlerle paylaşan bir insandı."
"Gençlere Ankara Savaşı'yla ilgili ödev verirdi"
Türkeş, Ülkü Ocakları'nı kuran babası Alparslan Türkeş 'in ülkücülerin sadece dini konularda değil, sosyal bilimler, fen bilimleri konularını da okumaları için çaba gösterdiğini, onun eğitime büyük önem verdiğini kaydetti. Babasının, oluşturduğu özel gruplara birebir Türk tarihi, coğrafya, dünya siyaseti konularında eğittiğini anlatan Tuğrul Türkeş , Türk tarihindeki kırılma noktalarından biri olan Ankara Savaşı'yla ilgili gençlere ödevler verdiğini vurguladı.
"Anne, baba kaybı, önemli kayıptır insanın hayatında, yaşı ne olursa olsun. Türkeş, Hakk'ın rahmetine kavuştuğunda 80 yaşındaydı ama tabii ki insan ister istemez bazı olaylarda 'Keşke burada olsaydı, bunu görseydi, bu konuda ne düşünürdü' gibi zaman zaman hatırlıyorsunuz." diyen Türkeş, gençliğinde yaşadığı bir olayı şöyle anlattı:
"1960 ihtilali sonrasında Hindistan'a sürgüne gittik. Adı büyükelçilik nezdinde 'idari ataşe'ydi. 2-2,5 yıl Hindistan'da yaşamak zorunda kaldık. Babamın, ülkeden zorla dışarıya yollanmış olmak çok ağrına gitti. Ben 6-7 yaşındaydım, orada, kafese kapanmış aslan gibi, evin içinde adeta hapishanede gibi dolaşırdı. Hindistan'dayız, dışarı vesaire çıkmak serbestti ama sürgünü haketmediğini bildiği ve düşündüğü için zoruna gidiyordu."
Aile olarak Türkiye 'deki darbelerden çok çektiklerine değinen Türkeş, anarşi ve terörün tırmanması üzerine 1980 askeri müdahalesinin olduğunu, babasının bu süreçte haksız yere 4 yıl 9 ay hapis yattığını hatırlattı.
4 SENE 9 AY HAPİS
Türkeş, babası hakkında hazırlanan 600 sayfalık iddianamede, CHP'li bir senatörün söylediği sözlerin, MHP 'li biri söylemiş gibi suça dayanak yapıldığını belirterek, "Mahkemede buna itiraz edildiğinde, 'Bu yanlış yazılmış, bu CHP senatörüydü.' diyor. Peki, onun söylediği söze istinaden sen Türkeş'i ve arkadaşlarını itham ediyorsun. Bu, 'pardon'la geçiştirilecek bir şey değil. 4 sene 9 ay hapis yattı ihtilal döneminde. Aile olarak üzüldük." diye konuştu. 12 Eylül askeri darbesi olmadan önce çelişkili haberlerin geldiğini, "Bir darbe, büyük bir terör saldırısı olacağı" gibi farklı söylentilerin olduğunu aktaran Türkeş, sözlerine şöyle devam etti:
"Rahmetli Türkeş bizi çağırdı ve 'Hiç kimse kendi evinde yatmasın, kendinizi korumaya alın.' dedi. Bizi bir yerlere yolladı, kendisi de evden çıktı ve başka yerde kaldı. Maksat, müdahalenin kim tarafından, ne maksatla yapıldığını, ülkenin, yönetimin nereye doğru gideceği görebilmekti. Bunun, emir komuta içerisinde, o günkü Genelkurmay Başkanı Kenan Evren altında yapıldığı ve ihtilal mantığı içinde bir yönetim oluştuğu anlaşıldıktan 48 saat sonra teslim olmaya karar verdi. Ankara'da Gaziosmanpaşa'da eskiden yaşadığımız evimiz vardı. Sabah orada buluştuk, sokağa çıkma yasağı vardı. Merkez Komutanlığını aradık, Türkeş telefonda kendini tanıttı ve 'Teslim olmak istediğini' söyledi. Beklemeye başladık."
Sabah saatlerinde biri askeri, iki aracın babasını almaya geldiğini kaydeden Tuğrul Türkeş , "Kendisi onları eve sokmak istemedi. Ben elini öptüm, vedalaştık. Kendisi indi aşağı kapıdan, elindeki çantayı aldılar, arabaya bindirdiler. Oradan alıp götürdüler. Ben, o evden hareket edip gittiği an itibariyle hem yerli hem yabancı basına telefon ederek, Türkeş'in teslim olduğunu haber verdim. İhtilal bu, bunda ne olacağını bilemezsin. 'Bir yerde kıstırdık, karşı koydu, vurduk.' denilebilir. İhtilallerde bunlara karşı çok ihtiyatlı olmak gerekir." diye konuştu.
"İLK ZAMANLAR SİYASETE GİRMEMİ İSTEMEDİ"
Siyasette zorlu yıllar geçiren babasının, ilk zamanlarda kendisinin siyasete girmesini istemediğini vurgulayan Türkeş, 12 Eylül 1980 darbesi sırasında 26 yaşında olduğunu, o dönemde MHP davasında 220 kişi hakkında idam istendiğini anlattı.
O dönemde, hukuk bürolarının oluşturulması, avukatların tanzimi, medya ve kamuoyunu bilgilendirme işleriyle uğraştığını belirten Türkeş, "Biraz bu konularda elimden iş geldiğini gördükçe daha sempatiyle bakmaya başladı. Daha sonraki yıllarda biz epey uzun bir süre baba-oğul olmanın ötesinde, genel başkan ve genel başkan yardımcısı olarak çok yakın çalıştık rahmetli olana kadar." dedi.
Babası Alparslan Türkeş 'in siyaset yaptığı dönemde çok güçlü liderlerin bulunduğunu bildiren Tuğrul Türkeş , bu dönemin güçlü izlerinin, bugünkü siyasete de yansımalarının görüldüğünü sözlerine ekledi.
DOKTOR SELİM KAPTANOĞU TÜRKEŞ'İ ANLATTI:
MHP 'nin Kurucu Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş 'in genel sekreteri ve 12 Eylül dönemindeki doktoru Selim Kaptanoğlu 12 Eylül'de tutuklu bulunan Türkeş'in heyet raporuyla tahliye olmasında solcu doktorların da imzasının bulunduğunu belirterek, "Bunlar, hastanede tanıdıkları Başbuğ'a sevgilerinden dolayı imzaladılar. Onunla Başbuğ tahliye oldu, yoksa niyetleri Başbuğ'u hapishanede öldürmekti." dedi.
Alparslan Türkeş 'in 12 Eylül dönemindeki doktoru Kaptanoğlu: "Türkeş'i 12 Eylül sürecinde tahliye eden heyet raporunu 13 doktor imzaladı. Bunların 4-5'i aşırı solcuydu. Bunlar, hastanede tanıdıkları Başbuğ'a sevgilerinden dolayı imzaladılar. Onunla Başbuğ tahliye oldu, yoksa niyetleri Başbuğ'u hapishanede öldürmekti" "Hapishaneden çıktığı zaman ayakkabısının altının delik olduğunu hatırlıyorum. Avukatlar para istiyor, hanımı, çocukları perişan. En son Başbuğ'un evindeki kitapları sattılar. Böyle günlerden geçti Türkeş. Sıkıntı insanıydı, hayatı boyunca sıkıntı çekti" "Atatürk'e karşı korkunç bir sevgisi vardı Türkeş Bey 'in. Atatürk için 'Dünyanın yetiştirdiği en büyük lider.' derdi. Atatürk'le ilgili tarih konusunda Türkeş Bey'in çok engin bilgisi vardı"
Kaptanoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dönemin Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı olan Türkeş'le 1968'de Ankara'da askeri öğrenciyken tanıştığını söyledi. Türkeş'in talimatı üzerine okulda teşkilatlandıklarını anlatan Kaptanoğlu, bu süreçten sonra, vefat edinceye kadar Türkeş'le yakın diyalog halinde bulunduklarını ifade etti.
Gülhane Askeri Tıp Akademisinde "ortopedi" alanında ihtisas yaptıktan sonra, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden 3 gün önce Dışkapı'daki Mevki Hastanesine tayininin çıktığını belirten Kaptanoğlu, darbenin ardından siyasi tutuklulardan hasta olanların buraya getirilmeye başlandığını kaydetti.
Türkeş'in de Mevki Hastanesine getirildiğini dile getiren Kaptanoğlu, Türkeş'i hasta olmadığı halde 3,5 yıl süreyle hastanede misafir ettiklerini söyledi.
"HER GÜN BERABERDİK"
"Her gün beraberdik, ben doktor gömleğimle, o hasta pijamasıyla 3,5 yılımız geçti Başbuğumla." diyen Kaptanoğlu, şunları anlattı:"Türkeş ilk geldiğinde, bizim hastanenin personelinden sol tandanslı çok insan vardı. Türkeş Bey 'in odasının önünden geçmeye bile korkarlardı. 3,5 yıl sonra tahliye olup, hastaneden ayrılırken hepsi ağlıyordu üzüntüsünden. Neden? Çünkü Türkeş her akşam nöbetçilerle oturup,
'Gel evladım buraya, çocuğun ne yapıyor, hanımın nasıl? Neye ihtiyacın var?' İnsan olduğunu gördüler burada. Türkeş Bey hastanede sabah saat 6'da uyanırdı. Banyosunu yapardı, sabah namazını kılardı. Sabah namazından kahvaltıya kadar Kuran-ı Kerim okurdu. Daha sonra tarih ve ekonomi okurdu. Varsa avukat görüşmesi yapardı. 3,5 yıl böyle geçti."
Kaptanoğlu, solcu bir tutuklunun siroz hastalığından dolayı heyet raporuyla tahliye edilmesi üzerine, Alparslan Türkeş 'i de bu şekilde çıkarmaya karar verdiklerini belirterek, "Türkeş'i 12 Eylül sürecinde tahliye eden heyet raporunu 13 doktor imzaladı. Bunların 4-5'i aşırı solcuydu. Bunlar, hastanede tanıdıkları Başbuğ'a sevgilerinden dolayı imzaladılar. Onunla Başbuğ tahliye oldu. Yoksa niyetleri Başbuğ'u hapishanede öldürmekti." dedi.
Türkeş'in hapishaneden çıktıktan sonra bir gün dahi durmadan siyasete devam ettiğini belirten Kaptanoğlu, "Türkeş, hapishaneden çıktığı zaman ayakkabısının altının delik olduğunu hatırlıyorum. Avukatlar para istiyor, hanımı, çocukları perişan. En son Başbuğ'un evindeki kitapları sattılar. Böyle günlerden geçti Türkeş. Sıkıntı insanıydı, hayatı boyunca sıkıntı çekti." diye konuştu.
Kaptanoğlu, bir gün Türkeş'e "Başbuğum, bu Kenan Evren size niye düşmanlık yapıyor?" sorusunu yönelttiğini aktararak, Türkeş'in kendisine "Valla bir şey anlamıyorum. Sınıf arkadaşıyız. Okuldayken bunun lakabı 'Pehlivan Kenan'dı. 'Sarı Kenan, Pehlivan Kenan' derdik. Bunun Genelkurmay Başkanı olmasında benim rolüm var. Süleyman Bey'e ben rica ettim. Kız kardeşinin Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne düşen bir işini hallettim. Buna rağmen bu adam böyle." yanıtını verdiğini kaydetti.
Türkeş'in hapishanede yattığı süreçte Türk ordusuna kin duymadığını belirten Kaptanoğlu, Türkeş'in ordunun yıpratılmamasına önem verdiğini vurguladı. Alparslan Türkeş 'in Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e olan sevgisini de anlatan Kaptanoğlu, "Hayatımda ben bu kadar sevgi görmedim, Atatürk'e karşı korkunç bir sevgisi vardı Türkeş Bey 'in. Atatürk için 'Dünyanın yetiştirdiği en büyük lider.' derdi. Atatürk'le ilgili tarih konusunda Türkeş Bey'in çok engin bilgisi vardı." ifadesini kullandı. Kaptanoğlu, Türkeş'in ekonomi ve askerlik konularına da büyük ilgisinin olduğunu kaydetti.
Türkeş'i "ayaklı kütüphane" olarak nitelendiren Kaptanoğlu, "Türkeş Bey 'in hocalık vasfı da var. Bir gün Ankara Hukuk Fakültesinde 7 ülkücü arkadaş Türkeş'in konferansını dinliyoruz. Arkadan birisi uyumuş, hemen 'Çık dışarı' dedi. Yani dikkatle takip ederdi." dedi.
Kaptanoğlu, 27 Mayıs darbesinden sonra 1965'te Türkiye 'ye gelen Türkeş'in, 1980 darbesine kadarki 15 yıllık süreçte milyonlarca ülkücü genç yetiştirdiğini belirterek, Türkeş'in hayatı boyunca demokrat olduğunu söyledi.
Alparslan Türkeş 'in vefatının 21. yıldönümü! İşte Türkeş'in hiç görmediğiniz fotoğrafları