Konuk Yazar

Bazen ormanda öyle bir fırtına kopar ki, maral da yolunu kaybeder avcı da…

Erzurum’daki İYİ Partililere, “en sevmediğiniz üç kişiyi sıralayın” diye sorulsa, muhtemelen birinci sırada ben olurum!

Zira bendeniz ne İYİ Parti kurulduğunda bunu, iktisattaki “müesseseler ihtiyaca binaen doğar” ilkesiyle bağdaştırmıştım ne de “Altılı Masa, ülkenin bekası için elzemdir” diyenlerden oldum.

“Türkiye, Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir” diyen alçakların, içimizde hep ihanet muhipleri olduğunu biliyorum.

Yani tam da Attila İlhan’ın “yüzde beş hain kontenjanı ayırın” dediği durum…

Damat Feritler, zamana uygun olarak yeri gelir urba değiştirir, gün olur şeklini şemailini değiştirir, icabında dilini ve dinini değiştirir. Buna rağmen sonuç almadıysa insan olmaktan bile çıkar…

Birilerinin, “Türkiye’yi bu depremden çok daha büyük felaketler bekliyor” demesi, takdir edersiniz ki tesadüf olamaz…

Bu saçları değirmenden ağartmadığıma göre, Meral Hanımın tüm siyasi hayatında nasıl masalar devirip, nasıl tornistanlar yaptığını biliyorum.

Önce siyasi hayatını borçlu olduğu Çiller’i arkadan hançerledi, sonra AK Parti’ye “benden iyi bir yol arkadaşı olmaz” dedi. Yetinmedi vefa gereği kapı açan MHP’ye kazık atmaya kalktı.

Beğenirsiniz beğenmesiniz CHP yani Kılıçdaroğlu olmasaydı, bugünün siyasi aktörleri arasında Meral Akşener diye bir genel başkan ve İYİ Parti diye de bir parti olur muydu?

Tüm siyasi ikbalini bir başka partiye mensup belediye başkanlarından birinin cumhurbaşkanı adayı olması üzerine bina eden bir parti genel başkanı sizce her an kayış koparmaz mıydı?

Bendeniz aylardır yazıp çizdim.

Bu yüzden kamyon işi küfür işittim.

“Olmaz, olamaz” dedim.

Meral Akşener ve partisi bir projedir dedim, ihtiyaca binaen zuhur etmiş bir oluşum değildir dedim.

Birileri Türkiye’ye yeni bir çöküş senaryosu yazıyor.

“Tayyip gitsin, Türkiye de batarsa batsın” diyenlerin ülkemizdeki en ateşli savunucusu Meral Hanım’dır.

Televizyonlar yayınladı.

28 Şubat’ta kendi sesinden, merhum Erbakan’a nasıl oyun kurduğunu anlattı.

Gördük hep birlikte…

Temeli çürük binalar nasıl birer birer insanlara mezar oldu.

Adına düne kadar altılı bugünden itibaren de beşli denilen o masa, emin olunuz ki temeli çürük binadan farklı bir şey değil.

Hani beşli masanın yok hükmündeki liderleri vatan millet nutukları atıyorlar ya, hele Kemal Bey onlara dese ki, “size daha önce taahhütte bulunduğum sayıda milletvekilliği veremeyeceğim” bakalım masada boş tabaklardan başka ne kalır.

İYİ Parti’nin geldiği vaziyet şudur:

Televizyon kanallarında, “ben de aday olmak isterim” diyen emekli hukukçulara adaylık teklifinde bulunmak!

Hayırdır Meral Hanım, siz daha önce aday olmuş arşının nerede Halep’in nerede olduğunu görmüştünüz. Bu yüzden midir derenin geçidini deliye yoklatmak istiyorsunuz?

Çık aday ol ve bir defa daha bak ki Halep nerede…

Hazan vakti ağaçların yaprakları dallarda iğreti durur, en ufak bir esintide yere düşerler.

İYİ Parti, siyasetin hazan yaprağıdır.

Masa ise, karlı havada sahilde dondurma satmaya kalkan biçarenin iş bilmezliğidir.

Komedyaya bakar mısınız, masa denilen o kurgu aleminde, sıfır bile oyu olmayan biri en az iki bakanlık on milletvekilliği istiyor!

CHP de “evet, tamam” diyor.

Biri çıkıp Kılıçdaroğlu’na sorar, “Sen nasıl hesap uzmanısın birader?”

(Gerçi SSK’yı batırmasından nasıl bir hesap uzmanı olduğu ortadadır)

Ezcümle, başından beri söylediğimiz gibi Türkiye’de siyaseti yeniden biçimlendirmek ve ülkenin yarınlarını ipotek altına alma uğraşındaki çevrelerin payandası ya da iş tutucuları duvara toslayacak.

Bu millet öyle badirelerden atlayıp bugünlere geldi ki, kimsenin oyuncağı olmayacak kadar artık olgun…

Mehmet ŞENER