Erzurum Seçimleri- Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş'tan Reza Zarrab olayından NATO skandalına, 2019 seçimlerinden yeni AKM ve Rami kışlasına kadar gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalar geldi. İslam İş Birliği Teşkilatı 10. Kültür Bakanları Konferansı’na katılmak için Sudan'a giden Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, uçakta aralarında İnternethaber Yönetim Kurulu Başkanı Hadi Özışık'ın da bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
ABD'de görülen Reza Zarrab davasında FETÖ parmağı olduğunu söyleyen Numan Kurtulmuş, Norveç'teki NATO tatbikatındaki 'hedef skandalı' için de "Büyük Türkiye düşmanları Mustafa Kemal ile Erdoğan arasında bir fark görmüyorlar" dedi.
İşte Kültür Bakanı Numan Kurtulmuş'un gazetecilerin sorularına verdiği o cevaplar...
- ABD'deki Reza Zarrab davası için ne düşünüyorsunuz?
Devam eden bir hukuk süreci var. Ama bu olayın başından itibaren siyasi bir takım amaçlar doğrultusunda gündeme getirildiği açıktır. Bu dosyaya bakan hakim ve savcının FETÖ örgütünün elemanlarıylayakın temas içerisinde bulunduğu artık sağır sultanın duyduğu bir meseledir. Yakından izliyoruz.
NATO TATBİKATINDAKİ SKANDAL
- Oyun başka bir oyun. Tırnak içinde söylüyorum “Erdoğan’ın diktatörlüğünden”, “Tek Adamcılıktan”, “Faşistlikten” rahatsız olduğunu söyleyerek demokrat bir düstur üzerinden Türkiye düşmanlığını geliştiriyorsunuz o zaman neden Mustafa Kemal Atatürk’ün resmini koyuyorsunuz. Bu dönemle ilgili bir şahıs değil ki. Geçmiş bir dönem Türkiye’nin geçmiş bir lideri. Oyun başka bir oyun.
NATO SKANDALI KASITLI YAPILMIŞ BİR ŞEY GİBİ DURUYOR
-Amerika’da vizenin kaldırılması nasıl Ankara’da bir büyükelçinin tek başına almadığı bir karar ise bu da bir uzmanımız yanlış yapmış, kusura bakmayın, özür dileriz diye geçiştirilebilecek bir durum değildir. Hiçbir uzman böyle bir yanlış yapmaya cesaret edemez. Hiçbir yetkili sivil ya da asker olsun fark etmez böyle bir yanlışlığı yapmaya cesaret edemez. Bunun kasıtla yapılmış bir şey olduğu anlaşılıyor. Bir süre sonra kastın kaynağının ne olduğunu da anlarız.
TÜRKİYE'YE GÖZDAĞI VERİLMEK İSTENDİ
-Bu Türkiye’ye bir gözdağıdır. Türkiye NATO ittifakı dışında belli çevrelerle yeni bir takım oyunlar kurmaya gayret etmesin, Rusya, Çin ve İran ile Orta Doğu’da oyunları bozacak adımlar atmaya da çok cesaretle yaklaşmasın yönünde bir mesaj olabilir. Bu densizliği herkesin gördüğünü anladığını düşünüyorum. Bu iç siyaset meselesi değildir. AK Parti, Sayın Erdoğan meselesi değildir mesele. Çok net Türkiye’ye bir ders verelim meselesidir. Bunu böyle görmek lazım. Ben muhalefet partilerinin de bunu böyle gördüğünü zannediyorum. Bu üstü örtülecek bir mesele değildir.
NATO'DAN ÇEKİLME SÖZ KONUSU DEĞİL
-Türkiye’nin 1952’den beri NATO’nun bütün külfetlerini yüklenmiş olan bir ülke olması işin insana ağır gelen tarafıdır. NATO’nun güney kanadının en önemli ordusuna sahiptir. NATO karşıtı cephenin nefesini her zaman ensesinde hissetmiş bir ülkedir. NATO’da çekilme gibi bir şey söz konusu değil. Başından beri bize hep külfet tarafı düştü.
MHP İLE İTTİFAK SÖYLEMLERİ
- 2016 yılındaki seçimlerde MHP ile bir ittifak yapılacak mı?
Şu anda devam eden bir süreç var ve AK Parti de Türkiye’nin en güçlü partisi. Seçime daha uzun bir süre var. Şunu açıkça söylemek isterim, bizim bazı partilerle, örnek olsun diye söylüyorum, MHP ile bazı milli meselelerde iş birliği içerisinde hareket ediyor olmamız AK Parti ile MHP’nin tek parti olduğu ya da ortak siyasal ajanda ile hareket ettiği anlamına gelmiyor. Türkiye’nin milli meselelerinde parti kaygısından ziyade milli kaygılarla hareket ediyorlar. Terörle mücadelede destek oluyorlar. Hergün bu desteklerini teyit eden sözler söylüyorlar. Diğer bölgesel sorunların çözülmesinde hükümetin elini rahatlatacak yaklaşımlarda bulunuyorlar. Ama sonuçta AK Parti ile MHP iki farklı partidir, iki farkı programa sahip olan partidir.
SEÇİM BARAJI KONUSU
- Seçim barajının düşürülmesi gerektiğini inanıyor musunuz?
Siyasi hayatım boyunca barajların hiç olmamasını ve seçim sisteminde mümkünse dar bölge, daraltılmış seçim sisteminde gerçekleşmesini, eğer baraj yüzde 5 ya da 7 gibi bir seviyeye indirilecekse bu anlamda seçim sisteminin daraltılmış bölgeye dönüştürülerek, herkesin parlementoya girebileceği, her farklı sesin parlementoda yer alabileceği bir yapının olmasını savunmuş birisiyim. Ama bu ortamda, Türkiye’nin şu anki siyasi şartları içerisinde baraj konusu çok hassasiyetle konuşulması gereken, belli bir siyasi grubun, partinin tercihi şeklinde değil de çok hassasiyetle tartışılıp olgunlaştırılması gerekir.
CUMHURBAŞKANININ YENİDEN SAHAYA İNMESİ
- Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden sahaya inmesini nasıl okumak gerekiyor?
Öncelikle bu anayasa değişikliğinden sonra partili Cumhurbaşkanlığına geçiş işin doğal seyrinde akmasıdır. Malumun ilamıdır aslında. Bir taraftan devleti en üst düzeyde yöneten biri olarak devleti yönetmeye devam ediyor ama bir taraftan da AK Parti Genel Başkanı.
Cumhurbaşkanımızın söylediği süreç aslında genel başkanlık görevine yeniden geldiği andan itibaren başlamıştır. AK Partinin belli özellikleri var. Çok doğal, 15 senedir iktidarsınız, 15 senedir iktidarda siyasi rakibiniz yok ve hep Türkiye’de tabiri caiz ise muhalefet muhalefet ettikçe iktidarın işini kolaylaştıran, biraz da rehavete sevk eden bir tarzı var. Bunun doğal sonucu olarak her yerde ve yerel yönetimlerde bir niyet tazelemeye ihtiyaç var.
BAŞKANLAR NEDEN İSTİFA ETTİRİLDİ?
AK Partili belediye başkanlarının istifa etmesinin bir oy artışı olsun diye değil, bu yönde bir beklenti olduğu, bir yenilenme vesilesi olarak görüldüğü için böyle bir adımın atıldığını görüyorum. İnşallah sonuçları da olumlu olur.
AK Parti’nin dört temel özelliği var. Öncelikle reformcu bir partidir. Ekonomide ve siyasette çok sayıda reformlar yapıldı ve bu reform sürecine devam edilmesi mecburiyeti var. AK Parti reformcu, milli-yerli, kapsayıcı ve demokrat bir partidir. Bunların hepsi güçlendirilerek 2019’da yeniden milletin karşısına çıkılması lazım. Sayın Cumhurbaşkanımızın zannediyorum gördüğü budur.
AK PARTİ 50+1 İLE ÇITAYI KENDİSİ YÜKSELTTİ
AK Parti çıtayı biraz da kendi kendine yükseltti. Yüzde 34 ile iktidar olmak imkanı vardı şimdi yüzde 49.5 ile iktidar olmak imkanı yok. Onun için yüzde 50+1 alabilmek için AK Parti’nin bu dört temel özelliğini çok daha güçlendirerek yoluna devam etmesi lazım.
Recep Tayyip Erdoğan’ı siyasette güçlendiren en önemli sebeplerden bir tanesi halka, farklı kesimlere, herkese anladığı dille yaklaşabilerek, dokunabilme özelliğidir. Bu anlamda zaten sürekli halkın içinde olmak, bu talepleri görmek zorundayız. Nihayetinde sürekli söylediğimiz, bizim hesap vereceğimiz yer halk ve Hakk’tır. Halka ve Hakk’a hesap verebilecek bir şekilde bu söylediğim özellikleri kuşanarak yolumuza devam etmemiz lazım. Bunu görüyor Sayın Cumhurbaşkanımız ve onun için bunu artırmak için de büyük bir gayret içinde.
ARKAMIZDA BİR TAKIM KARANLIK MAHFİLLER YOK
Elimizde topumuz tüfeğimiz yok. Arkamızda uluslararası camiada bizi destekleyen, hadi yürüyün diyen çevreler yok, bir takım karanlık mahfiller yok. Elimizdeki yegâne güç halkın gücü ve desteğidir ve bu da en doğrusudur. Halkın gücü ve desteğini kaybetmemek için de toplumun doğru okunması, doğru analiz edilmesi ve bu çerçevede de toplumsal talepleri karşılayacak siyasi hareketlilik içinde olunması lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız da bunu yapıyor.
GÜNEYDOĞUDAKİ SEÇİMLER İÇİN YENİ DÖNEME GİRDİK
Terör örgütü dizginlendikçe PKK’nın yaptığı icraatlarla halkı rahatsız ettiği ortaya çıktıkça oradaki insanlarımız PKK’nın gerçek yüzünü anlamaya başladı ve HDP’ye destek vermemeye. Bu son referandumda hem Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da hem de İstanbul’daki Kürt kardeşlerimizden yoğun bir şekilde Evet oyunun çıktığını biliyoruz. Bu anlamda Doğu ve Güneydoğu’daki seçimler için de yeni bir döneme giriyoruz. Bu dönemde AK Parti kuşatıcılık gereği bu memlekette Kürt’ün de Türk’ün de partisi olarak herkesin hakkını, hukukunu koruyarak, demokrasiyi genişleterek Doğu’daki seçmenin de desteğini alacaktır. Ayrıca Batı’da yaşayan, diğer illerimizde yaşayan Kürt kardeşlerimiz de AK Parti’nin hem sahibidir hem de destekleyicisidir. Buna dikkat ediyoruz. Bu kuşatıcılığı sürdürmek bir yerde bizim sorumluluğumuzdur.
RAMİ KIŞLASI BİR SANAT HAVZASI OLACAK
Rami Kışlası çok önemli... İlk etabı bitti, ikinci etabını da bitireceğiz. Orası 7 milyon kitaplık büyük bir kütüphane olacak. Sadece kütüphane gibi değil, bir kitap vadisi gibi olacak. Orayı bir sanat havzasına dönüştüreceğiz.
- Benzeri, örneği var mı?
Bunların hepsini bir araya getiren bu büyüklükte bir şey olduğunu zannetmiyorum.
- 2019’da mı hayata geçecek?
Bu 2019’a yetişmeyebilir. Çünkü büyük bir proje... İlk etap bitti, çalışıp hemen ilk etabı açacağız. En önemlisi de Kuleli Askeeri Lisesi. Kuleli Askeri Lisesi’ni aldık. Büyük bir kısmını biz kullanacağız, büyük bir ulusal müze haline getireceğiz inşallah. Ancak istiyoruz ki, dünyadaki benzerlerinden çok daha kuvvetli bir müze olsun. Türkiye’nin kültürel birikimini tanıtan bir müze olmasını düşünüyoruz.
YENİ AKM ÜZERİNDE BİR KONSENSÜS OLUŞTU
AKM binasının yeni haliyle ilgili gelen tepkiler nasıl?
Elbette yüzde yüz herkesin memnun olmasını beklemek çok da mümkün değil. Ancak AKM konusunda tabiri caiz ise tam bir konsensus oluştu. İyi bir proje ve iyi bir lansman yapıldı. Daha iyi tanıtıldıkça zannediyorum o eleştirilerin hiçbiri de kalmayacak. Estetik olarak, fonksiyonel olarak çok iyi bir mekan olacak. Meydan ile bütünleşecek. İçerideki gösterim binanın dış cephesinden de izlenebilecek. Ayrıca sadece AKM’yi değil bütün o meydanı düzenliyoruz.
AK PARTİ ATATÜRK VE CUMHURİYETLE KAVGALI DEĞİL
- AK Parti'nin son dönemde Atatürk'e 'Atatürk' demesi muhalefeti neden rahatsız etti?
Türkiye’nin ortak değerleri üzerinden bir siyasi tartışma yapmanın yanlış olduğu kanaatindeyim. Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu isimlerinden birisidir ve bir tartışmanın tarafı hiçbir zaman yapılmamalıydı. Dogmatik olarak bakmak, Atatürkçü olup, Atatürkçü olmamak diye bakmaktan ziyade, Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’nin kurucu değerlerinin içerisinde olan önemli bir şahsiyettir ve onun üzerinden taraf tutmak yerine, onun dönemi, onun yaptıkları, onu anlayarak, oradan bugüne ne geliyor bunun konuşulması lazım.
AK Parti Atatürk ile Cumhuriyet değerleriyle kavgalı olan bir parti değildir. Olmasının siyaseten bir anlamı da yok. Ama hiç kimsenin kendisini Mustafa Kemal’in ya da Cumhuriyet değerlerinin koruyucusu, kollayıcısı pozisyonunda görmemesi lazım. Hepimizin ortak değeridir.
ÇELİŞİYOR, ÇATIŞIYORMUŞ GİBİ GÖSTERMENİN FAYDASI YOK
Bir zamanlar Cumhuriyet ile İslami değerler çatışır mı tartışması yapıldı. Hayır. Cumhuriyet hepimizin ortak değeridir. Müslümanlık da bu ülkede büyük çoğunluğun, yüzde 99’un inancıdır. Bizim milli değerlerimiz, kültürümüz, medeniyetimiz hepimizin değerleridir. Bunları birbiriyle çelişiyormuş, çatışıyormuş gibi göstermek hiç kimseye fayda sağlamaz. Bunun üzerinden dün değildi, bugün böyle oldu şimdi şuraya gelindi şeklinde bir tartışmanın içerisinde olmayı doğru bulmuyorum.
OSMANLI DA CUMHURİYET DE BİZİM DEĞERİMİZ
Türkiye’deki bazı çevreler, bazı yarı aydınlar hep işi kategorik olarak gördüler ve bizim tarihimizi böyle bir hikaye okur gibi okudular. Osmanlı bambaşka, Cumhuriyet bambaşka, Selçuklu başka bir şey gibi telakki ettiler.
Halbuki bizim tarihimizin hepsini tabiri caiz ise bir roman gibi görmek lazım. Her bölümde başka bir şey anlatılıyor ama aslında hepsi bir bütünün bir parçası. Osmanlı da, Cumhuriyet de bizim değerlerimizdir. Her dönemin kendisine ait öncelikleri var. Ama biz bu anlamda bir tartışmayı doğru bulmuyoruz. Bunun bir basamak ya da malzeme olarak kullanılmasını asla tasvip etmiyoruz.
ATATÜRK İLE ERDOĞAN ARASINDA FARK GÖRMÜYORLAR
- NATO tatbikatında Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedef yapılmasının anlamı ne?
Sayın Cumhurbaşkanımız çok güzel güzel cevap vermiş. Adamlar NATO Tatbikatında Atatürk’ün resmi bir tarafta, Erdoğan’ın resmi bir tarafta hedef tahtasına koyuyor. Burada yapılan onuruna sahip çıkan, yeni, güçlü bir Türkiye’ye tahammül edemememe meselesidir. Bu anlamda büyük Türkiye düşmanları Mustafa Kemal ile Erdoğan arasında bir fark görmüyorlar.
ATATÜRKÇÜLÜK AÇILIMI MI YAPILIYOR
-Son dönemdeki söylemlere bir Atatürkçülük açılımı diyebilir miyiz?
Biz zaten Mustafa Kemal Atatürk’ü Türkiye’nin kurucu, büyük isimlerinden biri olarak ve Türkiye’nin önemli bir unsuru olarak kabul ediyoruz. Atatürk’ün ismi üzerinden bir ideolojik tartışmanın yapılmasını da doğru bulmuyoruz.
ATATÜRK İLE ERDOĞAN'I YAN YANA KOYMASALARDI...
- Atatürk ile Erdoğan’ı yan yana orada koymasalardı acaba Kemal Kılıçdaroğlu bunu bu kadar sahiplenir miydi?
Kendi içimizde farklılıklarımız olabilir, farklı yerlerde durabiliriz, tercihlerimize göre öncelik sıralarımız bambaşka olabilir. Ama sonuçta elin oğlu güçlü Türkiye’yi, büyük Türkiye’yi görmek istemiyor ve Türkiye’nin tamamına karşıdır. Biz yıllardır şunu söyleriz: Birileri PKK’yı desteklerken, Türkleri az seviyor, Kürt kardeşlerimizi çok seviyor oldukları için değil bugün siyasetleri öyle gerektirdiği için böyle davranıyorlar. Ya da Türkiye’de faaliyet gösteren bazı Alevi dernek ve vakıflara destek verirken Aleviliği çok sevdikleri için değil, bugün işlerine öyle geldiği için böyle davranıyorlar. Bunun için bizim çok dikkatli olmamız lazım.
Sünnisi de, Alevisi de, Kürdü de, Türkü de bütün farklılıklarımızla birlikte Türkiyeyiz. Türkiye’nin ortak değerlerine hep beraber sahip çıkmamız lazım. Farklılıklarımızı koruyarak, farklılıklarımız üzerinden gerekiyorsa özellikle siyasi farklılıklarımız üzerinden başabaş mücadele ederek ve tartışarak.